“Sevgi” kavramı üzerine düşünülerek harcanan zamanlar, söylenen sözler, dizeler, satırlar ne kadar çoktur…
Bugün de, bu “Sevgi” kavramı üzerine laflamak istedim…
Sözlük anlamı; “İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” diye açıklanmış; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük’te…
Öncelikle bilinmesi ve asla unutulmaması gereken yanı, “sevgi” kavramının, bir duyguyu ifade ediyor olması. Söz konusu bu duygu, “insan” denilen canlıda var ve üstelik onun davranışlarında belirleyici güce de sahip. Kavramın açıklamasından bu anlaşılıyor…
“Sevgi”den ya da “sevmek”ten söz edebilmek için, “insan olmak şart” oluyor demek ki...
Bu saptamanın başka bir yanı da var sanırım. “Sevgi”den ya da “sevmek”ten söz eden birisinin, ne kadar “insan”(!) olduğunun ipuçlarını ele veren bir yan…
Bu duygu gücünün “kapsama alanı” ya da “hedefi”, “bir şey” veya “bir kimse” olduğuna göre, bir “insan”ın söyledikleri ile sosyal ya da nesnel ilişkileri arasında örtüşmeye bakarak, o kişinin “Ne kadar insan?..”(!) olduğu konusunda, bir fikir edinebilme olanağı yakalanabilir demektir…
“Acaba?..” mı diyorsunuz?..
Haklısınız…
Tek başına bu yeterli olamaz elbette…
Devam ediyorum o zaman…
O “insan”ın taşıdığı duygu; “bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten” bir duygu değilse eğer, onun “sevgi” dışında başka bir şeyden söz ettiğine hükmedilebilir, demektir…
Burada birazcık durmak ve düşünmek gerekiyor…
Bu noktada “ilgi” ve “bağlılık” kelimeleri, mutlaka üzerinde durulması gereken iki kelime…
O “insanın” dikkatini çeken (o her ne ise), onu olumlayan hükme sevk etmesi “ilgi”yle; “şey” veya “kimse”deki bu “ilgi”ye mazhar özelliğin yarattığı duygunun, şiddetine bağlı olarak süreklilik kazanması da “bağlılık”la ifade ediliyor olmalı…
Davranışları bir bütün olarak, “ilgi” ve “bağlılık”a doğru biçimleyen duygusal kuvvet, “sevgi”yi var eden güç olsa gerek…
Doğru ifade edebildim mi acaba?..
Her neyse?..
Kişinin duygu dünyasında var ettiği sevgi, eyleme dönüştüğünde de “sevmek” diye dillendirilir ki; “sevgi”nin “sevme”ye dönüşmesi, ancak “karşılıksız”lıkla mümkün olabilmekte…
İşte “sevgi”nin bu “karşılıksız” olması, “insan” ilişkilerindeki içtenliğin (samimiyetin) de, kişinin “Ne kadar insan?..”(!) olduğunun da ölçütüdür denilebilir…
Eğer öyleyse…
Ya kişinin kafasında oluşan merak, kıskanma, yasaklama, cezalandırma, öç alma, sahiplenme (mülkiyetinde görme) ile hükmetme duygusunun ve benzeri duyguların, yeri ve anlamı nedir dersiniz?..
Zor soru?..
Ben; “Sevginin yan etkileri” deyip kurtuldum…
Bu yanıtımı yetersiz bulanlar varsa eğer, onlara da ev ödevi olsun…
Farklı bir yanıt bulanlar olursa, bana da bildirsinler lütfen…
Efece Haber Gazetesi / 06 Mayıs 2013 Pazartesi – Süleyman Duman
|