Önce insan,
Sonra doktor,
Sanatçı. Yani, gönül ehli…
Herkese, her şeye, tüm yaşama saygılı…
Sevgi dolu, dost, zeki, duyarlı, çalışkan-üretken, esprili ve bütün bu değerleri şahsında barındırmasına rağmen; oldukça mütevazı.
Alâeddin Yavaşça kısaca bu.
Hayatını hakka, halka, hayra, hastalarına, eşine, dostuna ve sanata adayan böyle bir şahsiyet “İnsan-ı- Kamil” olmalı…
Kendilerini ilk defa, “TBMM Üstün Hizmet Ödülü” töreni için değerli eşleri ile birlikte Ankara’ya geldiklerinde yakından tanıma imkânım oldu. Birlikte geçirdiğimiz sekiz saat boyunca, Yavaşçalar la olmaktan çok keyif aldım.
O gün, gözüm de kılcal damar çatlamış olmalı ki, bir gözüm kıpkırmızı idi. Meclis içinde gözlük takamadığım için de hassasiyet gösterip soranlara;
Hazır cevap üstadımızın; “Özlem Hanım’ın gözünü kan bürüdü ve meclise geldi! Esprisine halen gülmekteyim.
7 Aralık ta da Kilis’in Kurtuluş yıldönümü programı için yine birlikteydik.
Sunumunu yaptığım gecede; “ben de, naçizane kendilerinin insani hasletlerini örnek almaya çalıştığımı değerli konuklarımızla paylaşmıştım.
İnanın! Kendilerinden ayrılmak bana hüzün verdi, her defasında.
“Keşke, Ankara da otursalar.” Dedim hep içimden. Daha sık görüşebilmek adına.
Keşke Onun tüm programlarına katılabilsem…
Türk Musikisinin yaşayan en büyük bestekârı, yorumcusu, devlet sanatçısı, kâmil insan;
85. doğum gününde (1 Mart) İstanbul Cemal Reşitrey salonunda onuruna verilen bir konserde;
Eserlerinin telif haklarını ve tüm mirasını;
Türkiye de daha fazla çocuğun eşit ve kaliteli eğitim olanaklarından faydalanması adına;
TEGV’na(Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ) bağışlamış.
İşte bu! Diyorum.
Hepimizin, karınca kararınca örnek alması gereken;
Onurlu ve kutsal davranışlarını bu bağışıyla da taçlandıran;
Dünya değeri;
Alâeddin YAVAŞCA…
(07.03.2011)
|