Sevgi kelimesinin kendisi başlı başına bir enerjidir de, biz bu enerjiyi doğru yönlendirebiliyor muyuz acaba?
Bu günlerde kendimi yeniden sorguluyorum.
Kendimi gereği gibi sevebiliyor muyum diye…
Bu sorgulamaları siz değerli okurlarla paylaşmak istedim.
Sorular;
Genelde kendimden memnun muyum?
Başıma gelenlerden genellikle başkalarını mı sorumlu tutuyorum, yoksa okları kendime de çevirebiliyor muyum?
Hem kendimi hem başkalarını affedebiliyor muyum?
Kendimle ve başkalarıyla barışık mıyım?
Kendim gibi miyim? Yoksa çoğu zaman usta bir oyuncu gibi kişiliğimi saklıyor muyum?
Kendimi gerçekten dürüst buluyor muyum?
Kendime saygı duyuyor muyum?
Kendime güveniyor muyum?
Kendime güven konusunda gerekli altyapıyı hazırlıyor muyum?
Bu sorgulamalar farkındalığımız için oldukça önemli…
Genelde kendimizi tanımak için hayatın akışı içinde zaman ayırmayı ihmal ederiz.
İçimizde kıpır kıpır kaynayan iç dünyamızı görmekten çekiniriz, adeta içimizdeki ”ben” den korkarız.
Oysa korkularımızın bilincine varmak, onlarla yüzleşmemizi ve onlardan kurtulmamızı sağlar.
Önce kendimizi olduğumuz gibi kabullenelim, memnun olmadığımız yönlerimizin ve korkularımızın analizini yapmaya çalışalım.
Bu sorumluluğu üstlenelim.
Bu görevi başkalarının eleştirilerine ve ya kritik etmelerine bırakırsak, kendimizi tanımamız imkânsızlaşır.
Tabii bu esnada özgürlüğümüzü de başkalarının eline bırakmış oluruz…
Zayıf noktalarımızı ortaya çıkarmaktan korkmayalım. Bu cesareti göstermek kendini yarı yarıya tanımakla eşdeğerdir.
Kendimizle ilgili ne kadar doğru bilgi sahibi olursak; iyilikte, doğrulukta, güzellikte, mutlulukta başarı şansımız yükselecektir.
Bu çabalar kendi varlığımızı- değerimizi gün ışığına çıkarmak içindir. Başkalarının gözünde değer kazanmak için değil.
Farkında olmamız gereken; kendimizden önce başkalarının fikirlerine değer ve önem veriyorsak tam anlamıyla kendimizi sevemeyeceğimizdir.
Önemli olan;başkalarına nasıl göründüğümüz ne kadar neye sahip olduğumuz değil, iç dünyamızla kim olduğumuz, aslında ne istediğimizdir…
Kaç gündür kıvranıyorum, belim tutuldu, yazı yazamadım, resim yapamadım, kimseye gidemedim, kimseyi kabul edemedim, yaşama sevincimi kaybediyorum. Her şey anlamsızlaştı. Ne yapsam-yapsalar mutlu olamadım..
Nedenmiş biliyor musunuz?
Öğretilen tabularımdan bir tanesini zihnimden henüz silememişim…
Sen yoksa… ile başlayan itamla sevdiğimi kendimden uzaklaştırmışım!
O da aksini ispat için çabalıyor perişan mutsuz…
Oysa ben ona canımı verirdim…
Bugün görüşeme sekte telefonda söyledim. “Ben seni çok seviyorum ve her koşulda seni görmek, sesini duymak istiyorum, ithamlarıma takılma, bu zayıflıksa zayıfım, napim ben bu konu da bu kadarım …”Diye. O da (25 yıldır tanıdığım hayatımın en önemli değeri); “kendine zulmetme” diyince rahatladım.
Veeee bu kadar cık yazabildim.
Kaç gündür değişmeyen yazımdan da sıkılmışsınızdır.
Kendimi sevmenin yolunu tekrar buldum inşallah…
Darısı tüm şaşkınların başına…
Ben içsesimi dinledim.(Annemi değil!)
|