Çok şaşırdığım, anlayamadığım ve halen üzüldüğüm bir diyaloğ için anılara mini bir gezinti yapmalıyım.
Sene 1977, Onyedi yaşındayım.
Zonguldak Kız Meslek Lisesi Öğrencisiyim.
Bir köylümüzün oğlu, (uzaktan akrabamız olur) okuldan tanıdığım, kuzeni de sınıf arkadaşım olan bir kızla nişanlı…
Görümce adayı ile ikimiz, müstakbel gelin adayının davetlisi olarak, kız evine ziyarete gittik.
Çocuk denecek yaşta olmamıza rağmen, çok iyi karşılandık ağırlandık.
Avukat olan kızın yengesi, bizim için ekler pasta yapmıştı.
Hiç unutmam, hamuru kabarmadı diye yeniden yapmıştı.
Bu ayrıntı hatıramda kalmış, önemsenmek ne kadar da önemliymiş…
Onura olmuştuk. Hanımefendinin hassasiyeti, takdire şayan, örnek alınacak bir tutumdu…
İnsanı, genci, çocuğu, misafiri önemsemek…
Sene 2007. Bir otelin salonunda ulusal bir ödül töreni organizasyonda görevli olarak bulunuyorum.
Hanımefendi Protokol de…
Kendilerini karşıladık, yanına oturup yıllar öncesi için kısa bir hatırlatma yaptım. Bize olan davranışını ve ilgisini övmek adına...
Hatta kardeşinin de rahmetli eşimin en yakın arkadaşı olduğundan falan söz ettim.
Zonguldak’ta konuk olduğumuz evin alt katını da işe girince 1979 da ben kiralamıştım. Badanasını falan yaptığım halde, Hanımefendi’nin Kayınvalidesi; “kızım, … Abinin haberi yoktu. Ofisindeki eşyalarını koyacakmış… Masrafını vereyim anahtarı geri ver.”Diyince şoke olmuş, çok üzülmüştüm. Günlerce emek ve para harcadığım halde; anahtarı bırakıp ağlayarak kaçmıştım. Çünkü o ev benim için çok önemliydi… Bu hatıramı da paylaştım.
(Kul hakkım kalmıştır)
Hanımefendi ile zaman zaman birçok sosyal projede- programda karşılaştık selamlaştık...
Nisan 2011de davet ettiğimiz önemli bir programda onur konuğumuzdu Hanımefendi. Salona girişini göremedim.
Bir görevlimiz; ….”Hanım geldi kendisini tanıyamadığım için beni azarladı…”Beni nasıl tanımazsınız? Diye, sert çıkıştı” dedi. Bizde, “şaka yapmıştır.” ; Dedik ve güldük…
Hemen yanına gittim, “Sizi tanıyorum artık” Dedi. Program ve emeklerimiz için bizi kutladı.
Başarılı geçen programımızın CD sini takdim etmek, katkıları için teşekkür ve de ilgili olduğu ortak faaliyetlerimiz için önerilerini almak dileğiyle kendilerini bulunduğu adreste dernek başkanımız la birlikte ziyaret ettik. Çiçek takdim ettim ama başkan CD vermeyi yaşanan gerginlikten dolayı unutmuş.
Ben yine, Hanımefendiyi yüceltmek onura etmek adına anılara şöyle bir değindim, bunda bir sakınca görmedim. Konu çocuklar olduğu için…
Siz her zaman gençlere ve çocuklara değer verirsiniz… Bu nedenle sizin görüşleriniz önemli. Diyebilmek için…
Halen şaşkınım!
Salonda sadece üç kişiyiz.
“Yok öyle bir şey ……kimseyle nişanlanmadı.
Şu andaki kocasıyla konuştu ve evlendi......Dedi.
Bakışlar ve duruş birden çirkinleşti, sevimsizleşti..
Ben kimsenin geçmişini sorgulamıyorum, yargılamıyorum. Neyse ne…
Ancak; Bu durumda ben, iftiracı ve yalancı oluyorum…
İnsanlar tanışır, anlaşır- anlaşmaz, nişanlanır-ayrılır, evlenir, boşanır… Bunlar çok doğal ve insanca olaylardır.
Bizim konumumuzdaki insanların bunları saklamasını, inkâr etmesini anlamam mümkün değil!
Kaş yapalım derken; gözler çıktı!
Ben kendini geçmişini anılarını inkâr edenden kaçarım, soğurum, verdiğim değeri hemen geri alırım.
Ekonomide “yeniden değerleme” diye bir tanım vardır.
İnsanlar için de öyle. Yeniden değerlemek icap eder bazen.
Hanımefendi sizden soğudum!
Size selam bile veremem artık!
Siz de ne kompleksi var? Okurlarım karar versin..
Ben kendimle anılarımla yaşadıklarımla onur duymayı biliyorum.
Siz neyi koruyorsunuz ben anlamadım?
Sonra düşündüm, başka şeyler de hatırladım;
“Herkes hak ettiğini yaşıyor, yaşasın…”
|