Sonsuzluk yolculuğumuza büyüyerek, gelişerek, öğrenerek daha yüksek bir frekansla-nurla- farkındalıkla devam ederken;
Temel kavramlarla ortak bir alfabe oluşturup daha sağlıklı iletişim kurulabileceğini önemsediğimden;
Vicdan hakkında ki farkındalığımızı da sorgulayalım istedim.
Günlük yaşantımızda birçok konuda “vicdan” kelimesini kullanır dururuz…
Vicdanlı-vicdansız,
Vicdanım elvermedi,
Vicdanım rahat-rahatsız,
Vicdanım sızladı,
Vicdanın yok mu?...
Biraz araştırdım, çeşitli tanımlara ulaştım. Bunlar içinde önemli ve en doğru bulduğum tanımları paylaşacağım.
Vicdanı tanımlamak için farkındalığı hatırlamaya ihtiyacımız var.
Farkındalık: Şu an da ne yaşıyorum? Sorusunu yanıtlamak için, kendi düşüncelerimizin, duygularımızın ve bedenimizin gözlemlenmesi yoluyla elde ettiğimiz zihinsel bir durumdur… Dersek;
İçsel hâkimiyet merkezi,
İçsel güç,
Enerji,
Öz ve yeni hayat kavramlarına da ulaşmış oluruz.
Burada sahte öz olan ego yoktur.
Öz olmadan öz’ün olduğuna inanırsak ego ile karşılaşırız…
Ego: Sahte öz demektir.
Var olmayan bir şeyin sahte fikridir.(Bu izahat, vicdan muhasebemize ışık olacak…)
Öz de, içimizde içsel bir mevcudiyetin var olduğu duygusuyla kendimizi güçlü hissederiz. Enerji bu noktada yoğunlaşır.
Öz; söz verebilen bir merkez demektir.
Bu merkez ise, sürekli farkında olarak yaratılır.
Bu farkındalık durumunda dikkat yargısız bir şekilde kendine odaklanır.
Düşünce ve duygular reddedilmez, yargılanmaz, bastırılmaz ya da onlardan kaçmaya çalışılmaz.
Duygu ve düşüncelere içgörü kazandırılır.
Dikkatimizi, negatif ve takıntılı bir şekilde kendimize odaklamayız. Bu tür düşünce biçimlerinden ve kalıplarından uzaklaşmayı becerebildiğimiz de farkındalığımız gelişir. Ruhumuzun bir özelliği, en ileri bilgi ve bilinç hali olan vicdan mekanizması bu esnada sağlıklı bir işleyiş formuna ulaşır.
Dünyadan, yani toplumdan bizlere empoze edilen ahlak kuralları, yasakları, bizler tarafından içselleştirilir. Doğru–yanlış, iyi-kötü standartlarını oluşturduğumuz bu kurallarla bütünleşme sonucu vicdanımız da oluşmuş olur..
Renkleri nasıl ki gözler ayırt ediyorsa; maviyi yeşilden…
Vicdan da; şefkatin-sevgiden, korkunun-endişeden farkını bilir…
İnsan kendi varlığını vicdanen bilir…
İyi-kötü, doğru-yanlış sınırlarını belirleyen ilahi irade ve ahlak bilinci ile insan; iç dünyası ile dışarıdan kendisine sunulan dünya arasında denge kurmaya çalışır. Bu dengenin başarısı vicdan işletim sisteminin sağlığını belirler.
Bu dengede ölçü, huzur ve mutluluk duygusunun çoğunlukla yaşanmasında ve yaşatılmasındadır.
Ne kadar alakalı bulursunuz bilemem ama… Çok beğendiğim ve herkesin olmasını arzu ettiğim farkındalığa örnek;
Buda’nın bir hikâyesi ile yazımı bitirmek istiyorum.
“ Buda”, bir köyden geçiyordu ve insanlar gelip onu aşağılayarak en söylenmeyecek sözleri söylediler.”Buda”durdu, sessizce, dikkatlice dinledi ve bana geldiğiniz için teşekkür ederim, ama acelem var bir sonraki köye gitmem gerekiyor, bugün size zaman ayıramayacağım yarın daha fazla zamanım olacak. Söylemek isteyipte söyleyemediğiniz bir şey kaldıysa; sizi yarın dinleyebilirim. Beni bugün için mazur görün” dedi.
İnsanlar inanamamışlardı. Bu adam tüm söyledikleri ağza alınmayacak şeylere bir tepki vermeden, sadece dinlemiş, cevap bile vermemişti. ”Bizi duymadın mı? “Senin bunlara verecek cevabın yok mu? Diye sordular.
Buda dedi ki: “bir yanıt istediysen geç kalmış durumdasın. On yıl önce gelseydin seni yanıtlayabilirdim. Ama on yıldır başkaları tarafından yönlendirilmeye son verdim. Artık köle değil kendimin efendisiyim, kendime göre davranıyorum, başkasına göre değil, kendi içsel ihtiyaçlarıma göre davranıyorum. Beni bir şey yapmağa zorlayamazsın. Sen yapmak istediğini yaptın. Kendini tatmin olmuş hissedebilirsin, ama benim açımdan baktığında ben bunların hiçbirini üzerime almıyorum ve almadığım içinde bir anlamları yok. “Buda” devam etti: “Birisi yanan bir meşaleyi nehre atabilir, nehre ulaşana kadar meşale yanık kalır, nehre düştüğü anda ateş söner, nehir onu soğutur. Ben nehir oldum.
Bana küfür edersiniz onlar ateştir, bana ulaştıkları anda benim serinliğim içinde ateş kaybolur, artık acıtmazlar. Siz dikenleri atarsınız sessizliğime düşünce onlar çiçeğe dönüşür.
Ben kendi yaratılışımın doğasından hareket ediyorum.” Der.
Buda’nın vicdanı nasıl da rahat değil mi?
|