Rahatsızlıklarımı yazmaya devam ediyorum
Arabam var ama her yere her zaman arabamla mı gideyim?
Emekli bir memur olarak bazen toplu taşım araçlarını kullanmak istediğimde; başkentliliğimden, utanıyorum!
Bir zamanlar, şehir içi ulaşımı sağlayan minibüslerde ayakta yolcu alma yasağı uygulanıyordu ara sırada olsa.
Zaman zaman yapılan trafik kontroller beni sevindiriyordu. İnsan gibi, helak olmadan, gitmek istediğim yere ulaşabileceğim diye…
Ne yazık ki, bu konforda elimizden alındı. ( Minibüsçüler çok güçlü seçmenler olmalı…)
Ayaktaki yolcu sayısı oturanları geçtiği gibi, minibüsün kapıları zar zor kapatılarak balık istifi nefes alacak hava alanı olmadan bazen çok pis kokan insanlarla burun buruna yolculuk etmek mecburiyetinde bırakılıyoruz…
Bu kadar yolcu almayın! Zaten yasak. Çok rahatsız oluyorum, dediğim de ise; şoför “merak etme abla ben çözerim.” Diye karşılık verirdi.
Polis noktasında çökün çökün emrine uyan yolculara acıyarak bakardım.
İner inmez polisi arayıp plakayı bildirirdim.
Gölbaşı- Toki hattında çalışan 195 ve 193 no.lu belediye otobüslerinin durumu da içler acısı...
Geçen gün saat 15.30 sularıydı, kaymak sitesinin karşısında ki durak ta 40 dakika bekledikten sonra, Toki den gelen otobüs beni alamadan geçti gitti. Nasıl alsın ki kapıya yapışmış vaziyette seyahat ediyordu son binen yolcular…
Caddeleri, dükkânlarının önünü özel otoparkı sanan esnaflar,
Arabamı fütursuzca hapseden ehliyetli mahlûklar…
Yardım istememe rağmen bir saatte gelmeyen trafik görevlileri…
Helal lokmayı unutmuş mevkii makam iş sahipleri.
Polisler her düzeyde ki yetkililer çaresizlik edebiyatı yapıyorlar.
Geçen gün uğradığım gölbaşı polis karakolundan ben de çaresizlik içinde ayrıldım.
Yetkimiz yok!
Müdahale ettiğimde burnum kırıldı! Diyen sözde komiserler iş başında…
Liderlerini seçenler memnun. Canları feda! İhale, mevkii-makam, makarna, kömür, altın, para v.s dağıtan liderlerine.
Netice de hepimizin belediye gelirlerine katkısı olduğu gibi bu memlekette vergimizi de gereği gibi veriyoruz… Her türlü hizmetten insana ve çağımıza yakışır vaziyette eşit faydalanma hakkına sahibiz.
Bizim halkımız, çaresizliği öğrendiğinden olacak katlanıyorlar.
Katlanmak zorunda bırakılıyor.
Nüfusumuzun çok büyük bir bölümü “elhamdülillah Müslüman’ım” diye övünür.
Onlar övünedursun, Müslümanlığın, dinin, sadece güzel ahlak tan ibaret olduğunu da öğrenirler inşallah.
Güzel ahlak nedir? Diye uzun, uzun yazmayacağım. “kendine yapılmasını istemediğini kimseye yapma, yapılmasını istediğini de yapmaya gayret et diyerek özetlersek;
Günümüz yöneticilerinin çoğu (müstesnalar kaideyi bozamıyorlar şimdilik..) yaptıkları haksızlıklarla, yalanlarla, kul hakkıyla, görevi istismar ve kötüye kullanmakla, adaletsizlikle, çalmakla, öldürmekle sürmekle hangi kategoriye girdiklerinin farkındalar mı?
Ateistler dahi bu durumu münafıklık diye tanımlayabilirler.
Herkes Allaha inanır. Bunda sorun yok. Ancak; sorun Tevhittedir, Allahın birliği ne demek bilenin farkındalığı-imanı yüksektir.
Ey gafiller! Farkındalığın dinsel tanımı İMANDIR iman.
İmanın en üst mertebesi ise razı olmak razı etmektir.
Kıyamette görüşürüz demenin kimseye faydası yok! O sadece bir sonuçtur. Her şey bu yaşamda oluşuyor.
Hayatiyetimiz içinde öbür dünyada alırım veririm ya da inanmam gibi hesaplar içinde güzel ahlakı karşılıklı ıskalamak cahillik farkındalık yoksunluğudur. Yani, imansızlıktır.
Acırım böylelerine... Zavallı olduklarını bilemezler çünkü cahildirler.
Kıyamet anlayışımı kuantum fiziği kısmen de olsa izah edebilir.
Bilinçlerimize kaydedilen her şeyin iyisi cennetimizi, kötüleri ise cehennemimizi oluşturur.
Yani, kullanma talimatına uygun kullanılan varlığımız her an cennette dir.
Yaşam-varoluş değişik formlarda frekanslarda devam eder. Bilincimiz kara kutumuz her an yaşayacak varlığını sürdürecektir.
Bu hatırlatmalarıma istinaden, görevini gereği gibi yapmayan, haklarımızı koruyamayan her kes kul hakkı içinde olduğunun farkına varır inşallah.
Tüm dinler ve vahiy kul hakkı ile ölünmemesini öğütlemektedir. Kısacık ve süresi bilinmez şu dünyadaki varlığımızın aslında ne olduğunu ne olması gerektiğini anlamadan yaşayanlar sürüsü uyanın artık!
Güzel ahlaklı kalmayı yaşam biçimi edinmişleri, imanlıları görevlerini layıkıyla yapıp yapamadıklarını sorgulamaya davet ediyorum.
|