Bir önceki yazımda kişisel gelişim misyonerliğine dikkat etmemiz gerektiğini vurgulamıştım.
Öncelikle konu ile ilgili bazı kavramlardan söz edelim
Misyonerlik; bireye veya insan guruplarına bir başkası tarafından ( kurum, kilise, öğreti, din, New-Age… v.s.) yerine getirilmek üzere verilmiş bir görevdir.
Misyonerlikte birey kukla gibidir, verilen komutların dışına çıkmaz, özgün hareket edemez, kendi gücü yoktur.
Kaynakları sorgulamazlar, papağan gibidirler.
Birde, masonluğu merak etmişimdir hep.
Masonluk; Emperyalist politikalara insan kaynağı sağlayan bir örgütlenmedir ve başı illimunati ( dünyayı yöneten güçlerin gizli örgütü) olarak bilinen ve çok eskiye dayanan, dünyanın kontrolünü elinde tutan güçlerdir.
Sosyalleştirilmiş olan derneksel yapılanmalardır diyebiliriz…
Kabala ise, bir metafizik öğretisidir.
Bu öğretiler bütün kişisel ve ruhsal gelişim öğretilerine serpiştirilmiş durumdadır…
Yeni olan bir şey yoktur!
Gelişen sadece bilinçtir…
Kişisel-ruhsal gelişim yöntemlerinden oluşturulan pazarla bu alandakiler birer şirket usulü acımasız bir rekabet içinde insanları bilgi bombardımanına tutarak zihinleri kirletmektedirler..
Özgüvenden yoksun, yaşamda başarısız, içe dönük ve silik bireyler; ilişkilerde ve maddi konularda başarı için bol vaat ve birkaç telkine çok para ödeyebiliyorlar. Ondan sonra da olduklarından daha zayıf ve yetersizlik duygularıyla savrulabiliyorlar.
Geniş pencereden bakarsak; küreselleşen dünyada insanlar yalnızlaştırıldılar.
Bireyler kendi içlerine hapsedildi.
Ekonomik v.b. politikalarla toplumlar kendi içlerinde yalnızlaştırılmış birey yığınları haline getirildi.
Sovyetlerin yıkılışı ile ABD’nin imparatorluğa dönüşmesi,
Dünya insanlarının inançlarından ve ideallerinden vazgeçmesi ile her şeyin boş olduğuna inanan insan yığınları; New-Age (yeni enerji) öğretileri, basın yayın araçları ile bombardımana maruz bırakılarak,
Tepkisiz kalma,
Teslim olma,
Dayatılan köleliği koşulsuzca kabul etme empoze edilmektedir…
Böylelikle;
Saplantılı,
Öz değerlerini yitirmiş,
Dışarıdan gelen her şeyi kutsal sayan,
Uzaklaştırılmış, kendi kültür ve değerlerini araştırmaktan uzak,
Kendine ve yaşadığı toplum normlarına yabancılaşmış, ikili dünya anlayışı, yalnızlık ve yalıtılmışlık la kendi inanç sistemleriyle çatışan , manevi boşlukta kalan bireyler; her fikrin ve dinin telkinlerine açık bir hale gelerek, , farklı inanç sistemlerine (Budizm, Şamanizm, Tao..v.s.) sığınırlar….
Çeviri için çok para veren devletler, okurları ve ilgilileri farkına vardırmadan Yahudiliğe Hıristiyanlığa veya New-Age ye karşı içsel bir empati ile masonlaştırmaktadır!
Benmerkezci maddi ve manevi tüketim nesnesine dönüşmüş bireylerden oluşan bir dünyada yaşamak bence çok sıkıcı ve anlamsızdır.
Nasıl düşünmeli,
Neler yapmalıyız?
Üzerinde çok durduğum ve durmaya da devam edeceğim “farkındalık gelişimi” bizi bu tuzaklardan koruyacaktır.
Muhakeme- mukayese etme sorgulama şüphecilik benim farkındalığıma katkı sağladı her zaman…
Örneğin Mesneviyi Şefik Can’ın tercümesiyle defalarca okumaktayım…
Suyun Gizli Mesajı adlı kitap Japon araştırmacı bir yazar tarafından yeni kaleme alınmış. Oysa kendi kültürümde bu öğretilerin hepsi vardı, yüzyıllardır…
Yine kendi kültürümde var olan “ihlâs” kelimesi yüzlerce kişisel gelişim kitabını içine alabilecek genişlikte ve etki de bir kavramdır.
İnceleyelim, araştıralım…
Önce kendimizi tanıyalım her şeyimizle…
Sonrası kolay!
|