Yaşadıkça; muhakeme, mukayese ve soru sorma yeteneğimiz geliştikçe, “neden?” sorusunu çokça sorarız.
Özelliklede, neden ben? Deriz.
Korktuğum başıma gelir..
Neden hep… lar beni bulur? Gibi sorulara cevap bulmaya çalışırız.
Cevap; bilinçaltımızın nasıl oluşturulduğu ile ilgiliymiş.
Aslında, bilinçaltı beynimizde değilmiş… Bütün hücrelerimizi kapsayan bir kayıtlama sistemiymiş.
Bilgisayar gibi sadece verilerle ilgilenen,
Yorum ve değerleme yapmayan,
Geçmiş-gelecek ayrımı yapamayıp, anı yaşayan,
Kelimeleri bağımsız ya da ilişkilendirerek kaydedebilen,
Değişime direnen,
Çağrışım özelliği daima etkin olan,
Şakadan anlamayıp söylenen her şeyi gerçek kabul eden,
Doğru-yanlış, zararlı-faydalı gibi kavram ayrımı yapmayan,
Abartıcı olup, özelliklede kaygıları yükselten,
Şüphelenmeyen, sorgulamayan,
Kolektif bilinçle bağlantılı olduğundan, diğer bilinçaltlarından etkilenen
Beş yaşına kadar temel kayıtlarını tamamlayan, bundan sonraki verileri kayıtlarına uygunsa kabul eden,
Kapasitesi çok geniş aynı anda birçok işlemi bir arada yapabilen,
Duygusal olmayıp duygu enerjisinden etkilenen,
Merhametli olmayan ancak; çağrışım yaparak, harekete geçerek kararları etkileyen,
Küçük bir çocuk gibi ısrarcı ve sabırsız olan
Yine beş yaşında ki çocuk gibi sade ve açık anlatımdan anlayan,
Neyi hak ettiğimize inanırsak onu hayatımıza çeken,
Bilinçli zihinden emir alan,
Hayal gücü olup, hayalle gerçeği ayırt edemeyen,
Gelecekle ilgili olayları da görebilen,
Sanatsal ve üretim yeteneği çok gelişmiş v.s. özellikleri olan bir yapı içinde yaşayıp gidiyoruz.
Tekrar ve ısrarla, bilinçli bir şekilde bu kopütürü etkilememiz mümkünse, neden dersimize çalışmayalım?
Öyleyse; bilinçlenelim lütfen!
Kendimizi yeterince ve gereğince sevebilene kadar…
|