İletişim kazaları da tıpkı trafik kazalarına benzer ve kaza her zaman “geliyorum!” der…
İletişim ya da trafikte sıfır hata zordur ama imkânsız da değildir!
Bütün sürücülerin trafik kurallarına uyduğu bir ortamda hayatta kalmak için onca manevraya gerek kalmazdı…
Herkesin iletişim kurallarına uyduğu bir ortamda da bin bir takla atmamıza gerek kalmazdı…
Trafikte olduğu gibi, biz ne kadar uyanık, dikkatli ve usta bir sürücü olursak olalım, öyle bir an gelir ki; karşımızdakinin hatasından kaçamayabiliriz.
Duyguların nasıl ifade edileceği, nasıl yönetileceği bilinmezse her türlü ilişkinin bir sonraki dönemecinde bizi yeni bir “iletişim kazasının” bekliyor olması çok muhtemeldir.
Sıradan bir konuyu tartışırken bile, bir anda tepkisel biri haline gelebilmenin sebebi; öfke, çaresizlik, umutsuzluk ya da kızgınlık duygularının içine girmektir.
Bu durumda; iletişim çatışmasına sürüklenmek kaçınılmaz olur.
Arka planda bir duygu yaratılmazsa; fikirler farklı da olsa sorun yaratmaz (uzlaşılır veya uzlaşılmaz) çatışmaya girilmez.
Başkalarıyla iletişim kurarken; hangi tepkimizin hangi etkiye yol açıp, bizi ve ilişkilerimizi nasıl bir sonuca ulaştıracağını önceden kestirebiliriz.
İnsan bazen yanlış olduğunu bilerekte tahrik olup, kuralları çiğnerse, kazaya zemin hazırlamış olur.
Tepkisel davranışlar, iletişimin yara almasına neden olur.
Alıcının gönderilen mesajı çözümleyememesi de, iletişim kazalarına sebep olur.
İletişim çatışması; iletişim hatalarından kaynaklanan, olumsuz durum ya da bilgiyle geri bildirim arasındaki tutarsızlıklardan kaynaklanır.
Bireyin toplumsallaşma ve sosyalleşme ölçüsü kişiler arası ilişki kurabilme becerisi ile paralellik gösterir.
Hafif iletişim kazaları hayatımızda önemli sarsıntılar yaratmaz ama kaza ne kadar büyükse bedeli de o kadar büyük olur.
Düzenli bir işi, bir dostu, bir sevgiliyi kaybetmemize neden olabilecek kadar büyük olur.
Sonradan ,” keşke daha dikkatli olsaydım! O hatayı yapmasaydım!” diye üzülmek kaybedileni geri getirmez.
|