Yaşam bir nehirse;
Bu kokuşmuşluk niye?
Nehir kenarlarında, belki de, bazıları balıkçılar tarafından kazılmış dar, uzun havuz gibi içi pisliklerle dolu, içinde balık v.b canlı bulunmayan nehirle bağlantısı kesilmiş durgun sular görürüz.
Çoğunlukla insanlarda böyledir. Kendileri için hızla akan yaşam nehrinden uzak küçük bir havuz kazarlar, o havuzda kokuşup, o havuzda ölüp giderler.
Adına da, “varoluş” derler!
*
Kalıcılık isteği ile; bazı arzuların sonsuza dek sürmesi, zevklerin son bulmaması için küçük bir havuz kazıp, içine giren insanlar; etrafına da, aileden hırslardan, kültürden, korkulardan, tanrılardan ve çeşitli ibadet biçimlerinden oluşan bir duvar örerek, yaşamın devamlılığı olan, sürekli değişen, hızlı, derin, sıra dışı bir canlılık ve güzelliklerle dolu olan yaşam nehrinin dışarıda akıp gitmesine seyirci kalarak, orada ölümü beklerler…
*
İsim, şan, şöhret, mal mülk ve ailenin devamı isteği, her türlü ilişkilere ve faaliyetlere de yansıtılarak kalıcılık var edilmeye çalışılır.
*
Yani, kazılan durgun havuz da; bitmeyecek sürekli bir yaşamın peşine düşülerek, hiçbir gerçek değişime izin verilmez. Zenginliğin, ismin, ün’ün kalıcılığını garanti eden toplumlar da bu şekilde yaratılmış olur. Bu durumda kokuşma da kaçınılmaz olur.
Fakat gerçek yaşam bu değildir ki…
*
Yaşam kalıcı da değildir…
Daimi ve kalıcı olan; yaşam ve ölüm dür.
Yaşamı olduğu gibi reddedersek; araştırmayı, keşfi, her şeyi ıskalayan zihin de durgunlaşır, kirlenir ve bozulur.
*
Kalıcılık hesabı yapmaksızın; yalnızca duvarları, tutunacak yeri, bariyerleri, dinlenme yeri olmayan; tümüyle yaşamla birlikte hareket eden; zamansızca ilerleyen keşfeden, patlayan zihin mutlu olabilir ve sonsuza kadar da yeni kalabilir.
*
Çünkü O, (zihin) kendi başına yaratıcıdır.
*
“Ben kendi hayatımı yaşıyorum…” diyebilmek için; bu felsefeleri eğitimle anladığımız da, tüm yaşam değişim ve dönüşüm geçirerek, dünyayla, komşumuzla, eşimizle, dostumuzla ilişkilerimiz samimi ve dürüst olmak üzere güzel bir anlam kazanacaktır. Bu anlayış, tüm yaşama da huzur şeklinde yansıyacaktır.
*
Tatmin peşinde olmanın keder ve acıyı davet etmekten başka bir işe yaramadığını görerek, bu çabadan vazgeçebilirsek; bu kavrayışın sonu muazzam bir güzelliğe ve sevgiye açılır.
Sevgide de sosuz bir hareketlilik vardır.
*
Pırıl pırıl akan su gibi… Nehir gibi…
|