Bundan 1121 sene önce, ilahi sırları (varoluş-kuantum felsefesini) bilmeyen, halkın evliya derecesine çıkardığı sözde din bilginlerinin, büyük bir yobazlıkla verdikleri fetva ile sahneye konan bir vahşeti; hakiki bir âlimden-bilginden alıntı ile sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü:
Yobazlar bugünde iş başında…
Bu yobazlardan bazılarını çok iyi tanıyorum. Çoğu profesör… Bugünkü medyanın gündeminde yer alan, her önemli bir olayda kendilerinden görüş ve fikir beyanı ile ekranlara taşınan (bence kurgulanmış)kişiler…
Akademisyen yakınımın iş arkadaşı, düşünce ve bilim evi adlı bir kurumunda başkanı olan bir profesörün arabasın da yolcu koltuğunda yol alırken kendileri ile aramda şöyle bir diyalog gelişti;
“ Konya ya sınava giden bir genç kızımıza, cüppeli, sarıklı, sakallı bir adam cadde de feci bir çimdik atmış. Kızımız çok korkmuş. Sınavı kazansam bile o şehirde okumam diyor. Bu tacizci adam, bu kılıkla dindar görüntüsü vererek dine ve sosyal hayata ciddi zarar veriyor… Sosyolojik olarak bu konuları kamuoyuna taşısanız ve de işleseniz ülkemizin buna ihtiyacı var…” Şeklinde ki önerime, profesörün verdiği cevap beni dehşete düşürdü.
Ne dedi biliyor musunuz?
“Onlar, yani cüppeliler, askerdir! Jandarmadır!” dedi…
Bende, “pes yani! Bu ne peşin hükümlülük! Siz demi? Neden? Onlar Polis de olabilir veya cahil bir yobazdır ya da Hizbullah’tır v.b demediniz…” dedim.
(Askeri ve orduyu yıpratma politikası nasılda yaygınlaştırılıyor!)
“Biliyorsunuz ben bir subay ailesiyim. Vatanımızın güvenlik kurumlarına zarar vermek isteyenleri düşman bilirim. Siz ne söylediğinizin farkında mısınız? Bu durumda, HALLC-I MANSUR’U din adına öldüren zamanının ulemasından bir farkınız kalmıyor…” dediğim de ise, yine kendince cevabını verdi.
“Hallacı-ı Mansur’u köylüler öldürdü” diyerek, zamanın ulemasını da akladı!
Arabasından inmek durumunda kaldığım bu profesöre, onun gibi düşünenlere cevap olsun diye, aydın okuyuculara ise yeni bir ufuk açması dileğiyle; Dr. MÜNİR DERMAN’IN 1984 yılındaki sohbetlerinden alıntı ile, inandığım H.Mansur gerçekliği aynen yazıyorum.
(Dr. Münir Derman Hakkında Gogol dan dan bilgi edinilebilir.)
“İnsanlık tarihinde, ne Firavunların, ne Nemrutların, ne vahşi yamyamların, ne de Engizisyon mahkemelerinin, harplerde bile tesadüf edilmemiş, hatta vahşi hayvanların bile avlarına yapmadığı, yapamadığı vahşet sahnesinden bahsedeceğiz.
Vahşi hayvanlar bile avlarını hemen öldürür, sonra onu yer.
Dicle nehri kıyısında ki Bağdat ta mahkeme kurulmuş.
Ulema toplanmış…
Meşhur (Cüneyt) başkan…
Fetva verdi,
Mansur için…
Ne imiş suç?
Ortalığı sarsan müthiş bir haykırış;”Enel Hak” demiş…
Vay, vay…
Nasıl söylermiş…
“Ben Allah’ım” demedi…
Bunu kimse söyleyemez.”Münkir ve Nekir bile Allah’ın kimdir diye sormaz, soramaz…
Rabbin kimdir? Diye sorulur.
Zira mutlak hakikat Allah’tır.
Her şey O’ndan… Fakat hiçbir şey O değil…
H. Mansur; bende tecelli eden her kudret, can, her şey haktır. Doğrudur. Bunu tasdik ederim. O halde benim varlığım (Hak) dır.
“Ben Hak’kım” dedi.
Allah, Rab, Hak hep başka başkadır.
Allah Her şeyin Halık’ıdır. Yaratıcısıdır. Ustası, Sani’idir. Bu bakımdan her şeyin Rab’bıdır.
H. Mansur kendinde Allahın bu verdiği esmaları, kuvvetleri gördü;
Bana akıl verdi,
İrade verdi.
Her şeyi o verdi. Bunların hepsi doğrudur, dedi. Ben Hak’kım dedi.
Bu mevcut olmam Hak’tır. En büyük bir tasdiktir.
İlahi sırları anlamak herkesin karı değildir.
Zulmü, zalimi, işkence yapanı Allah sevmez. Ayetinde bunları kötüler.
İşkence İslam da küfürdür, Hak’ka isyandır.
Vahşet sahnesi:
Halk bile, hınç ve tehevvür içinde… Binlerce insan toplanmış Bağdat meydanında. Çocuk, kadın, erkek, ihtiyar…
Küfür, taşlamalar, lanetler meydanı sarmış hınç ve uğultu halinde…
Mansur koltuk altlarından asılıyor.
Halk taş atıyor, Mansur da hiçbir acı ve ızdırap emaresi yok…
Başka âlemde kendisi…
Evvela ayakları bileklerinden kesiliyor, sonra eller bileklerinden…
Mansur, mütebessim…
Adeta memnun…
Semaya dikili gözlerini oyuyorlar yine ses yok…
Dilini kesiyorlar, o an da ruhunu teslim ediyor.
Fakat hınç doymuyor devam ediyor. Boynunu vuruyorlar, cesedi parçalıyorlar, sonra ateşte yakıyorlar külünü savuruyorlar…
İşte asıl bundan sonra olanlar:
Bağdat, halkı ile uleması ile yobazları ile lanetleniyor.
O günden beri devam ediyor, edecektir de…( M. Derman bu sözleri, 7.7.1984 de söylemiştir)
Kerbela, Fırat kolunun bir yerinde...
Helagü, Bağdat’ı tahrip ediyor, dörtyüzbin kişinin kafasını kesiyor.
Haccac orada yetmişbin kişinin kafasını uçuruyor.
Hala bu devam ediyor. Daha devam edecek kıyamete dek…
Yakındır tamamıyla yok olacak…
O zaman Mansur’un hırkası kurtardı Bağdat’ı Dicle’den…
Şimdi yok o hırka. Ne de o hırkayı taşıyan sırt…
Bu olay niçin oldu?
Allah, dostlarıyla uğraşmanın Zat’ı Ahadiyetinde en büyük hata olduğunu anlatmak için…
İnsan Oğluna; zulüm, yobazlık, İnsana, hayvana, nebata eziyet edenlere bir misal vermek için bunu murad etti.
Mansur, O’nun için idama götürülürken kendine bunu reva görenleri, fetva verenleri, seyre gelenleri, taş atanları affetti.
Hak’kın bu muradı için…
“Ya Allah, Ya Rab, Ya hak, Ya Raufu deyyan: Bana açtığın sırları onlara da açsaydın veya onlardan gizlediğin sırları bendende gizleseydin başıma bu gelmezdi”diye...
Mansur affetti amma, Allah affetmedi bunları yapanları…
İnsan her şeyi doğru yapamaz. Görünürde bazen çaresiz kalır.
Eba Müslimi Horasan’ı üçbin kişi ile, ellibin kişilik Kerbelayı yaratanları kılıçtan geçirdi.
Malazgirt te Alparslan, ellibin kişi ile, altıyüzbin kişilik Rum ordusunu yerle bir etti…
Her duanın kabulü Allah katında Muayyen bir müddet için geçerlidir.
Hz. Hasan’ın kayın babası Türk’dü. Küfe ye girdiği zaman Hz. Hasan kucağında ölürken; “Allahümme Yazafferekümmül etraki illel ebedi.”Duası Türkleri yaşattı.
Hz. Hanbel’in katli, nihayet Mansur’un bağışlaması Bağdat’ı kurtardı. Duaların müddeti bitti.
Bağdat mahvolacak az bir zamanda…
Allah zül intikamdır. Bu öç alıcı anlamında değildir. Kâinatta yarattığı kanun böyledir…
Unutma ki Mansur’a fetva verenlerle dolu her yer…
İftira, fitne, yalan, dedikodu, haset, gıybet, hak yeme, adeta birçok insanın gıdası, zevki bugün…”
Değerli Okurlar; Dr. Münir Derman’ı yakinen tanıyanlar sohbetlerini aynen kaleme almışlardır. Bende noktasına virgülüne dokunmadan anlatmayı daha uygun buldum.
Çağımız yobazlarıyla baş edebilmek ümidiyle…
|