Değerli okurlar, uzun zamandır yazamadım.
Hayatımda ilk defa çok korktum!
*
Konu evlat olunca insan nasıl da değişiyor, hassaslaşıyor…
“İnsan olanın başına her şey gelir” söylemi yine bende form buldu...(Allah beterinden saklasın!)“Trafik Canavarı” bu defa, kendi canına kıydı. On yıl önce çok sevgili eşimi benden almıştı…
Doğu görevini yapan üsteğmen oğlumla, iki subay arkadaşı, emeklilik ikramiyemin tamamını saydığım arabamla kurstan birliklerine dönerlerken; plakasız, ruhsatsız, ehliyetsiz, kasksız şehirlerarası yolda seyreden bir motorlu,(trafik canavarı) köyüne dönmek için ani manevra yapınca çarpışıyorlar… Elli yaşlarında, on çocuklu, işsiz güçsüz bir baba olan adamcağız anında ölüyor…
Midyat’a yaklaşırken meydana gelen olayı oğlum bana haber vermek istediğinde, ben de Konya yolu üzerinde, en solda, çok yoğun bir trafikte dostlarımla dolu arabayı sürmekteydim.
*
Telefonum çaldı, “Anne nerdesin?” Dedi. Trafikteyim dedim. “Arabayı sağa çek ve dur” dedi. “Hayırdır oğlum, ne oluyor?” dediğimde “sen önce bir dur!” Dedi.
Hızla akan trafikte sağa geçmek epey zaman aldı. O esnada, “oğlumun sesi geliyor, fakat çok titrek neler oluyordu?” Aklıma kazadan başka her şey geldi… Acaba, terörist bir saldırımı oldu? Sorusuydu… Evet, bu da bir terördü…”Anne, kaza yaptık. İki arkadaşım da yanımda biz iyiyiz de karşı taraf öldü! Dedi ve hıçkırdı. Yanımda olanlar anlatıyor. Bende birden sapsarı olmuşum. Araba da hurda oldu! Haberi ile zihnime gelen sorular ve kaygılar arttı…
*
Nerdeyse kusacaktım üzüntümden…”Hadi Özlem… Sen çok güçlü bir annesin. Mantıklı ol! Bak, oğlun nasıl da mantıklı davrandı. Önce bizim güvenliğimizi sağladı, sonra haber verdi. Şimdi sıra sende” dedim ve en yakın dostum olan avukatı aradım. “Sen Oğlumla konuş, bende, arabadaki dostlarımı evine bırakayım .” dedim.
*
Eve gelir gelmez, Tugay komutanını aradım. Yani, Ortalığı birbirine katmışım Albay’ın deyimiyle… Bir anne silsile mi anlar! Bilmem mi silsileyi alasını bilirim de… Koyun can derdinde…
*
Karşı taraf için o an yapılacak hiçbir şey kalmamış... Şimdi, başta oğlum olmak üzere, üç subayın sağlığı ve güvenliğinden emin olmalıydım…
Aile dostumuz, eşimin elli yıllık arkadaşı, emekli generalden de yardım istedim.
Ne mutlu bana ki, bize ki, Haberi duyan Tüm komutanlar, büyük bir titizlikle her aşamayı çok yönlü değerlendirerek yapılması gereken en özel müdahaleleri bile yaparak her şeyi olması gereken düzeye getirdiler…
Neler mi yapıldı?
*
Öncelikle kazazedelerin her türlü sağlık kontrolünden geçmesi sağlandı.
Çocuklarımızı (subaylarını) bir an bile yalnız bırakmadılar..
Değerli Türk subaylarımız ölenin ailesi ile irtibat kurdu.
Davacı olan ve de kan parası taleplerini hemen ileten aile ile yakın ilgi alaka ile defalarca ziyaretlerle, aralarında topladıkları ayni ve nakdi yardımlarla iyi niyetler anlatıldı ve kabul gördürüldü.
Bende bu acıyı yaşamış biri olarak aile ile telefonda da olsa görüştürüldüm.
*
“Acınızı anlıyorum, bu aşamada kimin haklı olduğu önemli değil, hepimiz adına çok üzgünüm, bundan sonrası için sizinle ilgili yapabileceğimiz her şeyi paylaşmaya hazırım, ilk planda bende, çocuklarınızın masraflarına katkıda bulunacağım, insanlık namına… Benim eşimi öldüren Şoförler cemiyetinin kamyon sürücüsüymüş. Kusurlu olmasına rağmen; başsağlığı bile dilemediler. Bunu affedemiyorum halen…” Dedim.
İnsan olanlar anladı…
Ülkemiz deki “trafik terörünün en önemli nedeni sistemsizlikten kaynaklanıyor…
*
İnsan unsuru sisteme adapte edilir…
Sistemsizlik, böyle başıboşluk, kontrolsüzlük, hemşericilik, adam kayırma (bunun bir kayırma olmadığının farkında lığına varılamama.)
Kaza raporu tutan hemşeri polis, korna çalınmamıştır yazamamalı… Bu çok gülünç bir zan… Bu meyanda, hizmet içi eğitimler zaruridir. Memur da her yazdığının-çizdiğinin hesabını verebilmelidir.
*
Tabelalar, çizgiler işaretler polis ve kontroller, kontrolsüzlükler bu ülkeye, bu çağa yakışmıyor artık...
Ankara da bile basit bir trafik sorunuyla baş edilemiyorken; ben de fazla bir beklenti içinde miyim neyim?
Şehir içi ve Ankara- Gölbaşı Minibüs hattında, araba yolcu kontenjanını oturtamayan resmi ve sivil güçleri kınamaktan başka bir şey gelmiyor içimden…” Haram olsun!” diyorum. En üst kademeden en alttaki memur ve amirine… Tüyü bitmemiş yetimin hakkının da olduğu bu devletin kasasından aldıklarınız…
Zaman zaman, dolmuşla Gölbaşından Ankara'ya gitmek zorunda kaldığımda perişan oluyorum. Bir gün oturur vaziyette dolmuşa bindim. Şoför, tüm boşlukları doldurmaya devam ediyor. Ayaktaki yolcu sayısı oturanları geçti. Kendisine ve çevresine saygılı, sağlıklı bir yaşama katkısı olan, hak ve sorumluluklarını bilen bilinçli bir vatandaş olarak; her zaman yaptığımı yaptım, “bu kadar yolcu alamazsınız, yasak zaten..” deyince: kaptan; “sen dert etme abla! ben çözerim..” dedi. “ Sen neyi çözüyorsun kaptan? Ben istemiyorum böyle doldurmanızı bu benim hakkım, yolculara da; “siz de polis görünce neden çöküyorsunuz? .Ben plakayı bildireceğim zaten” dediğimde bütün günümü zehir edecek diyaloglar yaşıyorum, nefes alamıyorum, nefes ve pis kokularla iç içe dolmuştan indiğimde bütün gün kendime gelemediğimde işte o zaman da “Haram olsun!”diyorum.
Bu nedenlerle; Trafikte ki yaşama hakkımızı korumak, yaşamı kaliteli ve insana yakışır vaziyette yaşamak-yaşatabilmek adına, başta yetkililer olmak üzere herkesi görevlerini layıkıyla yapmaya-yaptırmaya bu konular da da istikrarlı olmaya davet ediyorum.
Maddi- manevi beni çok sarsan oğlumun kazasından bugüne kadar, her türlü sorunun çözümünde evlada yapılabilecek her türlü ilgi alaka anlayış yardım ve desteği gösteren, büyük bir titizlikle ilgilenen, ölenin ailesiyle barışık ve dost olmamızı sağlayarak, gönlüme yeniden huzur dolduran değerli Türk Subayları;
Mardin Tugay Komutanı; Tuğgeneral Selim MERT’E,
Garnizon komutanı; Kurmay Albay Saim BAĞCI’YA,
Tabur komutanı; Kurmay Yarbay Bayram ÖNEL’E,
Bölük Komutanı; Yüzbaşı Oğuz ÖNEL’e ve adını sayamadığım emeği geçen her kademedeki değerli subaylarımıza buradan da teşekkürlerimi minnettarlığımı iletirim.
Biricik evladımı Askeri Liseye gönderirken;”bana bir şey olsa, gözüm arkada kalmaz. Oğlumun kocaman bir ailesi olacak, her zaman…” diye teselli bulmuştum. Ne kadar haklıymışım. Şimdi de emin oldum.
*
İyi ki varsınız saygıdeğer Türk Subaylarım...
*
Artık korkmayacağım.
*
Sağ olun, Var olun!
*
Sizler de Allah’a emanet olun…
|